Gerçek bir tazeleyici ve temizleyici olan enginarı küçükken kılçıklarından, kalın liflerinden ya da halk dilindeki adıyla sakallarından sebep yemediğim günlere acıyorum.
Şimdilerde iyi bir enginar tüketicisiyim ve en iyisini seçmeye gayret gösteriyorum. Ülkemizde her ne kadar yoğunlukla soyulmuş ve zeytinyağlı bir yemeğin ana malzemesi olarak tüketilse de yurt dışında özellikle Akdeniz çanağındaki ülkelerde bütün enginardan dolmalar, ızgaralar ya da etli yemekler yapıldığı sıklıkla görülebilir. Hatta size bir site de önerebilirim.
Peki başlıca enginar türleri ve özellikleri nelerdir?
– Kıbrıs Enginarı: Çanağı en büyük olan türdür. Büyük ve lezzetsizdir. Bir enginar yiyip tatsız geldiyse ya da sakallıysa bilin ki bu enginar kıbrıs fidesindendir 🙂
– Bayrampaşa Enginarı: İstanbul Bayrampaşa’nın eski hallerinde bir sürü enginar bahçesi vardı, hatta Osmanlı döneminde bu topraklarda ilk enginar fidesinin Bayrampaşa’da yetiştirilmeye başlandığına inanılır. Konservelik enginar çoğunlukla bu türden yapılır. Çanak kısmı İzmir sakız enginarına göre daha büyüktür. Ancak İzmir’in aksine büyük hali de lezzetlidir.
– İzmir Enginarı: Sakız enginarı olarak da adlandırılır. İzmir’in Balçova, Mordoğan, Çeşme ve Karaburun bölgelerindeki bahçelerde yetiştirilen bu tür, enginarların paşasıdır, canıdır, kralıdır! Küçük ama lezzetlidir. Benim tercihim bu türdür. Hatta Ege Bölgemizde bu tür enginarın kalın yaprakları soyulmadan yemekler yapılır. Dişinizle çekiştirerek yapraktı etli kısımları sıyırır ziyafet yaparsınız.
Enginarı Berbat Etmemek İçin Bilinmesi Gereken Dört Nokta!
1. Pazardaki enginarcı ile arkadaş olun 🙂 Size gerçekten çok iyi ürünler verebilecektir, ben enginarımı Cumartesi günleri Beşiktaş Semt Pazarındaki tezgahlardan alıyorum.
2. Enginarıın soyulduktan sonra kararmaması için mutlaka limonla ovulması ya da limonlu suya bırakılması gerekmektedir.
3. Soyulmuş paketlenmiş pazar ya da tezgah enginarının 3 – 4 gün içerisinde tüketilmesi önerilir.
4. Derin dondurucuda suyun içinde 1 yıl saklanabilir.
Okunması için İzmir İl Kültür ve Turizm Müdürlüğünün şu şayfasını öneriyorum; http://www.izmirkulturturizm.gov.tr/TR,77383/sakiz-enginari.html
Bu arada başlıkta söz verdiğim enginar tarifini de arada atlamış olmayayım!
Enginarın güzeli de bir başka olur. Ben tarifi annemin bana öğrettiği reçeteden defşirdim. Bu arada “neden bunda havuç ve patates yok” derseniz diye açıklamamı baştan yapayım, havuç ve patates glisemik indekste toleransı yüksek gıdalar, yani şeker yükseltiyor. Ve kullanmamayı tercih ediyorum. Bu tarifte bakla kullanmadım, baklalısını da ayrıca yazarım.
Portakallı Enginar
Hazırlık: 15 dk.
Pişirme: 40 dk.
Malzemeler
– 4 Urla sakız enginarı
– 1 ½ orta boy kuru soğan, dört parçaya bölünmüş
– 150 gr. ayıklanmış ya da donmuş bezelye
– 1 sb. mümkünse taze sıkılmış ve süzülmüş portakal suyu (sıkma yoksa 100% portakal suyu olan paketler de olur)
– 1 sb. zeytinyağı
– 1 sb. su
– 1 çay kaşığı tuz
– 2 küp şeker
– Yarım limon
Hazırlık
Tarif aslında çok basit; kararmaması için önceden limonla ovduğunuz ya da limonlu suda beklettiğiniz dört enginarı, birbirlerinin üzerine çıkmayacak şekilde alabilecek bir tencereye yerleştirin. Üzerinde soğanı ekleyin. Ardından bezelyeleri, portakal suyunu, zeytinyağını, suyu, tuzu ve şekeri peşi sıra ekleyin.
Önce yüksek ateşte 10 dk., sonra düşük ateşte 30 dk. pişirin. Ben soğuk servis etmeyi seviyorum.